Romanları

İki Demli Çay

Bu hem roman kahramanının yaşamına, hem de Anadolu’ya uzanan bir yol hikayesidir.

Yurt dışındaki öğrenimini tamamlayıp dönen genç kız işe girdikten kısa bir süre sonra kendini bir anaforun içinde bulur. O günlerde çıkmak zorunda kaldığı yolculuk; Anadolu’yu, köyleri, köylüleri bu kez daha değişik bir gözle görmesini sağladığı gibi; kendi yaşamında da yeni çözümlere yöneltecektir.

 

Kitaptan bir bölüm


Aylar sonra bir görüşmeye çağrıldım. Çoğu başvuruma böyle bir çağrı bile gelmiyor. Sevindirdi beni. Uzun zamandır ilk kez, tüm zorluğuna karşın, özenle hazırlandım. Benimle görüşmek isteyen kişinin istediği saatten biraz önce oraya vardım.

Bahçe içinde geniş bir bina… Alanında pek büyük bir şirket olmadığını biliyorum ama son yıllarda atakta. Gösterişli bir girişi var. Her duvarda büyük resimler, şirket logolu bayraklar… Danışmadaki orta yaşlı hanım beklememi söyledi. Görüşeceğim kişi bir toplantıdaymış, çıkacakmış. Önce dolaşarak, sonra oturarak, sonra yine dolaşarak tam iki saatim geçti. Başka iki genç daha geldi bu arada, aynı iş için miydi bilmiyorum, sormadım.

Kimsenin canı konuşmak istemiyor… Birbirimizi hiç görmemiş gibi yaptık. Danışma masasındaki hanım da bir yere gitmişti. Üçümüz sesssizce oturduk. Bir ara ben koridorun en başındaki odadan çıkan bir genç kıza doğru kibarca seslendim. Konuşacağım kişiyi merak ediyordum.

Afedersiniz , bir dakika bir şey sorabilir miyim?” Durdu bana doğru baktı ve “İşim çok, yalnızca on saniyen var” dedi. Evet böyle… Belki hergün gelen ve aynı kişiyi arayıp duran gençlerden bıkmıştı. Belki önemli biri olduğunu anlatmak istiyordu. Böyle konuşmasının, bu tepeden bakışın nedenini bilmiyorum. Ama şimdi kendime kızıyorum. Niçin böyle dedikten sonra yine onunla kibarca konuştum, diye. Onu terslemeliydim ben de. Öyle mi, hadi güle güle, demeliydim. Yapamadım. İnsanları terslemeye hazırlıklı değilim. Beklediğim kişinin az sonra çıkacağını söyleyip yürüdü. Belli ki eğitimli bir insandı. Bu beni düşündürüyor. Kafamı karıştırıyor. Eğitim birçok şey kazandırırken, neden insani değerleri yok etmiş? Ediyor mu? Gördüğüm kişi sanki saflığını, inceliğini yitirmiş, başkalaşım geçirmiş, bir mutant…

O pırıl pırıl görünüşün ardındaki kabalık, bana nedense Arda’yı anımsattı.